Hüseyin Avni Paşa |
1874’de seraskerlik uhdesinde kalmak üzere binbir hîle ve desîse ile sadâret makamına gelen Hüseyin Avni Paşa, bu makamda ümid ettiği gibi uzun müddet kalamadı. Pâdişâh’a mâlî ve siyâsî konularda yanlış bilgiler vererek devletin durumunun daha kötüye gitmesine sebeb olduğu için, 1875’de sadrâzamlıktan ve seraskerlikten azledildi. Aydın (İzmir) vâliliğine gönderildi. Valilikten affını isteyen Hüseyin Avni Paşa, tedâvî olunmak bahanesiyle Fransa’ya gitti. Oradan Londra’ya da giderek İngiliz nâzırlarına Pâdişâh’ı tahttan indirme düşüncelerini açıkladı. Velîahd Murâd Efendi’nin tahta çıkmasına imkân sağlayacak olan bu fikri, İngilizler tarafından desteklendi. Bir müddet Avrupa’da seyahat ettikten sonra aynı sene yurda döndü ve Konya vâliliğine tâyin edildi. Ancak saraydaki tarafdârlarının gayreti ile Konya’ya gitmekten kurtulup, İstanbul’da kaldı. 1875 senesi içinde üçüncü defa seraskerliğe getirildi ise de kısa bir müddet sonra tekrar azledildi ve Hüdâvendigâr (Bursa) vâliliğine gönderildi. Midhat Paşa’nın medrese talebelerine gizlice para dağıttırması ve talebelerin ayaklanması üzerine vükelânın (bakanların) değiştirilmesine lüzum görüldüğünden, Hüseyin Avni Paşa da 13 Mayıs 1876’da son olarak seraskerlik makamına getirildi.
Ordunun idaresini fiilen eline afan Hüseyin Avni Paşa, şahsen kin duyduğu sultan Abdülazîz Han’ı, tasarladığı üzere, tahttan indirmeye karar verdi. Bu hususta meşrûtiyet tarafdârı görünen Şûrâ-yı devlet reîsi Midhat Paşa, adam yokluğu sebebiyle sadâret makamını işgal eden, hiç bir iş beceremeyen, dirayetsiz, basiretsiz ve koltuğunu kaybetmemek için Hüseyin Avni Paşa’nın dümen suyunda hareket eden sadrâzam Mütercim Rüşdî Paşa, Müfsîd İmâm lakabı ile tanınan Pâdişâh’ın istememesine rağmen Mütercim Rüşdî Paşa’nın zoru ile meşihat makamına getirilen şeyhülislâm Hayrullah Efendi de Hüseyin Avni Paşa ile beraber hareket ettiler. Ayrıca Kayserili Ahmed Paşa, askeri şûra reisi müşîr Redîf Paşa, askerî mektebler nâzırı Süleymân Paşa, donanma kumandanı mîrlivâ Ârif Paşa, kazasker Ahmed Hulûsî Efendi, “Abdülazîz’in hal’i için çarşaf kadar fetva veririm” diyen fetvâ emîni kazasker Filibeli Kara Halil Efendi de Hüseyin Avni Paşa’nın yanında yer aldılar.
30 Mayıs 1876’da Abdülazîz Han’a karşı hazırladığı darbe plânını Midhat ve sadrâzam Mütercim Rüşdî Paşa’ya açtı. Süleymân Paşa, Pâdişâh’ı bir sûikasdden korumak bahanesiyle 300 kadar Harbiye talebesi ile Suriye’den gelmiş olan ve Türkçe bilmeyen bâzı Arab bölüklerini peşine takarak Dolmabahçe sarayını kuşattı. Arif Paşa da donanmayı sarayın önüne getirdi. Sultan Abdülazîz Han tahttan indirilerek Velîahd Murâd Efendi, sultan beşinci Murâd Han ünvânıyla pâdişâh yapıldı. Abdülazîz Han, Hüseyin Avni Paşa’nın emri ile ezâ ve cefâ edilerek Topkapı Sarayı’na nakl edildi. 2 Haziran 1876 günü ise, “Sultan beşinci Murâd Han’ın iradesiyle, denilerek, Fer’iye Sarayı’na götürüldü. Hüseyin Avni Paşa ve Kayserili Ahmed Paşa’nın insiyatifine terk edilen sultan Abdülazîz Han, sıkıntılı günler geçirdi.
Hüseyin Avni Paşa uzun zaman sarayda casusu olan ikinci mâbeynci Fahri Bey’i kendi arzularını yerine getirme işinde kullandı. Cezâyirli Mustafa Pehlivan, Yozgatlı pehlivan Mustafa Çavuş ve Boyabatlı Hacı Mehmed Pehlivan’ı Fer’iye Sarayı’na bahçıvan yaptırdı. Fahri Bey’le bu pehlivanlar, Sultân’ın kaldığı odaya girip, uzun bir mücâdeleden sonra bileklerini keserek pencereden bahçeye kaçtılar. İntihar süsü verilmek istenen sûikasdden sonra, pencereden koparılan perdeye sarılan sultan Abdülazîz’in cesedi Fer’iye karakoluna taşınıp neferlerin yattığı ot minderler üzerine atıldı. Daha önce plânladığı hâdiseyi duyar duymaz Kuzguncuk’taki yalısından kayıkla hemen Fer’iye’ye gelen Hüseyin Avni Paşa, Abdülazîz Han’ın intihar ettiği şeklindeki ölüm raporunu imzalamayan iki doktordan birini hemen Trablusgarb’a sürdü. İkinci doktor Ömer Bey’in de apoletlerini (rütbelerini) söktürdü. Sonradan gelen doktorlar cesedi tamamen muayene etmek isteyince de; “Bu cenaze Ahmed Ağa, Mehmed Ağa değildir, bir pâdişâhındır. Onun her tarafını açıp size gösteremem” diyerek baştan ayağa kadar bir muayenenin yapılmasına mâni oldu. Bunun üzerine hazır bulunan beş doktor Hüseyin Avni Paşa’nın emriyle, cesedin sâdece kollarını muayene ederek ve kendilerine gösterilen kanlı bir makasa bakarak bir rapor verdiler. Bu raporun da tam istediği gibi olmadığını söyleyen Paşa, 19 imzalı başka bir rapor daha düzenletti. Bu rapor da isteğe uygun görülmediğinden üçüncü bir rapora ihtiyaç duyuldu. Nihayet Hüseyin Avni Paşa ve adamlarının istediği şekilde bir rapor verildi! Bu ısmarlama rapordan sonra, hiç bir soruşturmaya gerek görülmeden, Abdülazîz Han’ın cesedi, esef verici bir şekilde Topkapı Sarayı’na götürüldü. 5 Haziran günü cenazesi büyük merasimle kaldırılarak, babası sultan İkinci Mahmûd Han’ın Çemberlitaş’taki türbesine defnedildi.
Abdülazîz Han’ı şehîd ettiren paşalar, başarılarının zevkine ermek için Midhat Paşa’nın Bâyezîd’deki konağında 15 Haziran 1876 gecesi toplanmışlardı. Sultan Abdülazîz Han’ın kayınbiraderi, 26 yaşındaki Erkân-ı harb kolağası Hasan Bey (Bkz. Çerkez Hasan) Abdülazîz Han’ın intikamını almak üzere, silâhlandı; saat 22.00’yi biraz geçerken Midhat Paşa’nın konağına girdi. Resmî üniformalı olduğu için toplantı salonuna rahatça girdi. Serasker Hüseyin Avni Paşa’yı ve hâriciye nâzırı Râşid Paşa’yı vurarak öldürdü. Hüseyin Avni Paşa’nın cenazesi ertesi günü Süleymâniye Câmii hazîresinde Âlî Paşa’nın kabrinin ayakucuna defnolundu. Yaralı olarak yakalanan Çerkes Hasan Bey de ertesi gün Bâyezîd meydanında îdâm edildi.
Düşmanla devlete karşı birleşebilen ve kindar bir şahsiyete sâhib olan Hüseyin Avni Paşa, iki yüzlü, önü alınmaz ihtiras sahibi, vatan ve millet sevgisinden uzak, hânedân ve pâdişâha bağlılığı olmayan, kaba, görgüsüz, lâubâlî ve zâlim bir kişi idi. Bâzı askerî hareketlerde başarısı görülmüşse de Fuâd Paşa tarafından desteklenerek yükselmiştir. Tanzîmât ricalinden Âlî Paşa bu adamdan nefret etmekle beraber, Fuâd Paşa’yı kırmamak için yükselmesini engellememiştir.
Hüseyin Avni Paşa’nın bu menfî hal ve hareketleri sultan Abdülazîz Han’ın tahttan indirilip şehîd edilmesine ve devlet için 93 harbi başta olmak üzere, sonu gelmez bir sürü felâketlere sebeb oldu. Son yüzyıl Türk târihinin en karanlık ve menfî şahsiyetlerinden biri olarak târihe geçti. Memleketi olan Isparta’da bir iki çeşmenin dışında hiç bir hayratı yoktur.
----------------------------------------------------
1) Eshâb-ı Kiram; sh. 283
2) Son Sadrâzamlar; cild-1, sh. 483
3) Mir’ât-ı Hakikat Tercümesi; sh. 101
4) Bir Darbenin Anatomisi
5) Rehber Ansiklopedisi; cild-7, sh. 348
6) Midhat Paşa ve Yıldız Mahkemesi; sh. 22 v.d.
7) Mir’ât-ı Şu’ûnât; Sh. 47
8) Îzâhlı Osmanlı Târihi Kronolojisi; cild-4, sh. 256